Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite ~ AyQo Blog
  • Ücretsiz Mobil Chat ScriptiÜcretsiz chat sitesi açabileceğiniz bir script yazmak istedim.
  • LOL İtibar Puanı KasmaDünyanın en çok oynanan ve takip edilen oyunu LOL konusunda söylemek istediğim birkaç şey var.
  • Online Anti-Virüs Tarama ve Koruma SiteleriFirmalar arası rekabet sonucu ortaya çıkan çevrim içi veya Online tarama sisteminizi korumaya yardımcı olabilecek düzeyde.
  • Çoklu Skype Açma Programsız (Resimli Anlatım)Windows live'dan kalan bir alışkanlıktır Messanger'de çoklu oturum açmak.
  • PHP Youtube Bot YapımıPHP ile Youtube'dan video bilgilerini çekme işlemini çok basit kodlarla anlatacağım.
1 2 3 4 5

26 Aralık 2012

Yazan AyQo
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) okul öncesi ve ilkokul yaşlarında ortaya çıkan bir durumdur. Bu çocuklar hareketlerini kontrol altına almakta ve dikkatlerini toplamakta zorlanırlar. Her 100 çocuktan 3-5 tanesinde DEHB’na rastlanmaktadır.

DEHB ilk olarak 1845’de Dr. Heinrich Hoffman tarafından tarif edilmiştir.

DEHB çocuk, aile, okul ve diğer çevre için zor bir durum olmakla beraber tedavi edilebilir bir hastalıktır.
DEHB’nun karakteristik belirtileri aşırı dikkatsizlik, içgüdüsel düşüncesiz hareketler ve aşırı hareketliliktir. Bu belirtiler erken çocukluk döneminde başlar. Benzer şikayetler daha az yoğun bir şekilde normal çocuklarda da saptanabileceğinden DEHB tanısı mutlaka bu konuda uzmanlaşmış profesyoneller tarafından gerekli testler yapıldıktan sonra koyulmalıdır. Aşırı hareketli bir çocukta sadece disiplin problemi veya dikkatini toplayamayan bir çocukta sadece motivasyon eksikliği olabilir. Şikayetler okul başarısını, aile ve çevre uyumunu etkiliyorsa DEHB yönünden değerlendirilmelidirler.

DSM-IV-TR (Mental Hastalıklar Tanı ve İstatistik Rehberi) tanı kriterlerine göre DEHB’na işaret eden 3 tip davranış tarif edilmektedir. Buna göre Hiperaktivite baskın (bu tipte dikkat eksikliği belirgin değildir) , Dikkat Eksikliği baskın (bu tipte hiperaktivite belirgin değildir) ve Hiperaktivite ve Dikkatsizlik beraber olmak üzere 3 alt gruba ayrılabilir.

Hiperaktif-İmpulsif olan birinci gruptaki çocuklar huzursuz, sürekli hareket eden, elleri ayakları durmayan, oturduğu yerde kıvranan çocuklardır. Oturmaları, sessiz ve uslu olmaları gereken ortamlarda yerlerini terk etmek, koşmak, tırmanmak, gürültü yapmak eğilimindedirler. Bir soru sorulduğunda sorunun bitmesini bekleyemeden akıllarına gelen cevabı ağızlarından kaçırırlar. Sıralarını beklemekte oldukça zorlanırlar.
Dikkat eksikliği olan gruptaki çocuklar ise alakasız şeylerden kolayca dikkatleri dağılan, konsantre olamadıklarından çok sık hata yapan, yönergeleri takip edemeyen, sıklıkla eşyalarını kaybeden, ödev vb yapmaları gereken şeyleri yapmayı sıklıkla unutan, bir işi tamamlamadan başka bir işe sıçrayan, çabuk sıkılan çocuklardır. Hayal dünyasında gibi dalgın, geç ve yavaş tepki vermeleri dikkat çekicidir.

Bahsedilen durumlar her zaman DEHB tanısı koymak için yeterli değildir. Herkes de zaman zaman bu şikayetler kısmen görülebilir. Tanı için şikayetlerin küçük yaşlarda, okul öncesi dönemde başlamış olması ve 6 aydan uzun süre devam etmesi önemlidir. Ayrıca davranışların çocuk için ev, okul, oyun gibi sosyal ortamlarında ciddi problem yaratıyor olması gerekir.

Yani yukarıdaki belirtilerin bazılarını taşıyan ancak okul başarısı ve arkadaşlık ilişkileri iyi olan bir çocuğa DEKB tanısı koymak çok doğru olmaz. Yine mesela oyun bahçesinde, parkta dikkat çekecek kadar aşırı hareketli olan ancak başka yerlerde sakin ve ‘normal’ davranan bir çocuğa da DEHB tanısı koymak uygun değildir. Dolayısıyla öncelikle şikayet edilen davranışların gerçekten aşırı olup olmadığı, ne kadar süredir devam ettiği, ortama göre değişiklik gösterip göstermediği tanı için önemlidir. Özellikle aileler çocuklarının davranışlarındaki bazı aşırılıkların yaş grubuna göre normal olabileceğini bilmelidir.

Yaş grubuna göre davranış özelliklerine tanıdık olan öğretmenler DEHB olan çocukları fark etmekte tecrübeli olmakla beraber Dikkat Eksikliği baskın tipteki çocuklar nispeten fark edilmekte şanssızdırlar.
DEHB olduğundan şüphelenildiği durumlarda başvurulması gereken profesyonel grupları içinde aile hekimleri, çocuk doktorları, çocuk psikiyatrisi  erişkin psikiyatrisi  psikologlar, çocuk gelişim uzmanları ilk olarak sayılabilir. İlk başvuru için aile hekimleri ve çocuk doktorları uygun olmakla beraber uzun süreli takip ve tedavi için çocuk ve ailenin bir psikiyatrisin veya çocuk psikiyatrisin  takibine girmesi ve önereceği ilaç ve diğer tedavilere devam etmesi uygun olur. Psikologlar tıp doktoru olmadıkları için ilaç yazma yetkileri yoktur ancak doktorun önerdiği test ve tedavileri uygulamak üzere aile ve çocukla yakın iletişim içine girebilirler. Nöroloji uzmanları da sıklıkla DEHB tanısı koymakta ve ilaç tedavisi vermektedir ancak tedavinin psikoterapötik kısmı için destek gerekir.

DEHB olduğundan şüphelenildiğinde yapılması gereken ilk şey, DEHB’nu taklit edebilecek diğer durumların varlığını saptamak üzere bilgi toplamaktır. DEHB benzeri davranışların gözlemlendiği durumlar için kısaca çocuğun hayatında aile fertlerinden birinin ölümü, boşanma, ailenin maddi sarsıntı geçirmesi gibi ani bir değişiklik olup olmadığı, çocuğun hafif de olsa sara benzeri bir nöbet veya işitme kaybına yol açabilecek bir kulak enfeksiyonu geçirip geçirmediği, beyni etkileyebilecek bir hastalık veya ilaç kullanımı olup olmadığı, öğrenme güçlüğüne bağlı bir başarısızlık, çocukluk çağı anksietesi ve depresyon sorgulanmalıdır.

Çocuğun sağlık kayıtları, okul başarısı, aile içinde veya okul ortamında stres yaratan faktörler araştırılmalıdır. İdeal olarak anne, baba, kardeşler, bakıcı, öğretmen gibi çocukla ilişki içinde olan kimselerle de görüşme yapılmalı, değişik ortamlardaki davranış kalıpları tesbit edilmelidir. Fiziksel yapıyı değerlendiren testlerle beraber öğrenme güçlüğünü, psiko-sosyal ortamları, sürekli performansı değerlendiren testler de uygulanmalıdır.

Aileler doğal olarak neden böyle bir rahatsızlığın kendilerinin ve çocuklarının başına geldiğini, bu durumda kendilerinin bir sorumluluğu, kusuru olup olmadığını merak ederler.

Yetiştirme tarzı ve sosyal faktörlerin tek başına DEHB’na yol açtığını söylemek için yeterli kanıt yoktur. Nedenler daha çok genetik ve nörobiyolojik kaynaklı görülmekte, çevresel faktörler bir miktar etkilese de daha çok biyolojik nedenlerle ortaya çıkan bir hastalık olduğunun bilinmesi, ailenin suçluluk duygusundan kurtularak çocuklarına bu hastalıkla mücadelede daha faydalı olabilmeleri için gereklidir.

Çalışmalar hamilelik süresince sigara ve alkol kullanımının DEHB riskini arttırdığını göstermektedir.
Boyaların artık kurşunsuz imal edilmesi nedeniyle daha az rastlanmakla beraber, okul öncesi dönemde kurşuna maruz kalma da bir neden olarak sayılmaktadır.

Beyin hasarına neden olan kazalar da DEHB benzeri tablolar yaratmaktadır, ancak DEHB olanların tamamında bir kafa travması hikayesi saptanmamıştır.

Bir başka şüphe rafine şeker ve katkı maddelerinin DEHB belirtilerini arttırması üzerine yoğunlaşmış, bazı kısıtlamalarla DEHB olan çocukların %5’inde fayda sağlanmakla beraber, normal çocuklarda rafine şeker kısıtlanarak yapılan çalışmalarda öğrenme ve davranış üzerinde anlamlı bir fark saptanmamıştır.
DEHB toplumda %5 sıklığında görülürken DEHB olanların yakın akrabaları arasında bu oranın %25’e çıkması, hastalığın genetik özelliğini vurgulamaktadır.

Yakın tarihli bir çalışmada fMRI, PET, SPECT gibi görüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılan karşılaştırmada DEHB olan çocuklarda beyin hacminin tüm alanlarda %3-4 oranında daha düşük olduğu, beynin değişik bölgeleri arasında iletişimi sağlayan liflerin bulunduğu beyaz cevherin, medikal tedavi alan çocuklarda normal çocuklarla aynı hacimde iken, hiç tedavi almamış olanlarda anormal şekilde düşük olduğu saptanmıştır.

Bununla beraber bahsedilen görüntüleme yöntemlerinin tanısal amaçlı kullanımı için yeterli veri olmadığı, araştırma amaçlı kullanılabilecekleri belirtilmiştir.

DEHB bazen tek başına olmayıp öğrenme bozuklukları, Tourette sendromu (kontrol altına alınamayan tekrarlayıcı hareketlerle seyreden nörolojik bir hastalık), bazı aşırı davranış ve iletişim bozuklukları, anksiete, depresyon, bipolar bozukluk gibi hastalıklar ile beraber rastlanmaktadır.

DEHB tedavisi de hastalığın kendisi gibi çok yönlü değerlendirilmesi gereken bir tablo sergiler. İlaç tedavisi ile beraber uygulanan davranışçı tedaviler ve toplumsal tedbirler ile en etkili sonuçların alındığı saptanmıştır. İlaç tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliği, içeriklerine, dozajlarına, hastanın tedaviye uyumuna göre değişmektedir. Yaşa ve tedaviye alınan cevaba göre ilaç değişikliği önerilebilir ancak önemli bir konu tedavinin istikrarlı bir şekilde uzun süre devam ettirilmesidir. Yapılan çalışmalarda uzun süreli ilaç tedavilerinin bağımlılık yapmadığı, hatta erişkin yaşlarda madde bağımlılığı riskini azalttığı da saptanmıştır. DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların yanetkileri doza bağlı olarak nisbeten göze alınabilir. Yanetki olarak iştahsızlık, uykusuzluk, huzursuzluk ve anksieteye sık rastlanmaktadır. İlaçlar sadece çocukluk döneminde değil, gençlik ve erişkinlik döneminde de faydalı olmaktadır.

DEHB tedavisinde ilaç kullanımı tartışmasız bir tıbbi gereklilik olmakla birlikte tek başına ilaçla kısa sürede tüm şikayetlerde tam düzelme beklemek gerçekçi olmaz. İlaç tedavisi ile beraber uygulanacak psikoterapi, davranışçı tedavi, sosyal beceri kursları, destek gruplarına katılım, aile bilgilendirme ve eğitimi de tedavide ihmal edilmemesi gereken kısımlarını oluşturur.

Bunların dışında hamilelik döneminde veya çocukluk döneminde çocuğunuza Fast-Food, Kola gibi zararlı yiyeceklerden uzak tutun.  Bunlar hiperaktiviteyi tetikleyen maddeler içerir.

0 yorum:

Yorum Gönder